25 Ocak 2012 Çarşamba

Lübnan - Kesinlikle ruhu olan bir ülke!

Cuma sabahi bir is toplantisi icin gidiyorum, Cumartesi ve Pazar da kendime hediyem! :)
Ucak piste dogru alcalirken, sahil kesiminde  savastan hasar görmüş evleri görünce sehirle ilgili merakim artiyor.
Bu gidişimde Middle East Airlines ile ucuyorum,menun kaliyorum, hosteslerin güzelliği de bir bayan olarak gözümden kaçmıyor. Biletleri eger yaklaşık 1 ay öncesinden alirsaniz, gercekten uygun fiyatlar yakalayabiliyorsunuz.  Pegasus ve THY’nin de düzenli uçuşlari mevcut.
Ucaktan inip bavulumu almaya dogru giderken, insanlarin havaalaninin icinde teker teker sigara yakmalarini oldukca garipsiyorum. Bavulumu almam da insanlarin kendi bavullarina saldirmalari arasinda biraz güç oluyor. ‘Nereye geldim?’ sorusu aklimdan gecmiyor degil.

Birlikte iş yaptigim Lübnan’li yakin arkadasim beni kapida bekliyor. Kucaklaştiktan sonra arabaya biniyoruz. Saat sabah 11:00. ‘Welcome to Beirut!’ diyerek elime 2 tane votkali bira sıkıstırıyor. Toplantidan sonra icmek üzere kenara koyuyorum, arkama yaslanip arabanin camindan sehri izlemeye basliyorum.
Ülkenin tek havaalani olan Refik Hariri Havaalani , Beyrut sehir merkezine  9-10 km uzaklıkta. Bu arada Refik Hariri eski Lübnan başbakanidir ve 14 Subat 2005’te St George oteli yakınlarındaki bir kavşağın havaya uçurulması ile öldürülmüştür. Otelin önünden gecerken arkadasim bana patlama yerini gosteriyor.  

Patlamadan sonra St. George oteli

Arabayla turlamaya devam ediyoruz. Lüks evlerin ve kafelerin bulunduğu  Raouché bölgeisnde bulunan ve Beyrut’un simgelerinden biri olan ‘Pigeon Rocks’ yani güvercin kayalarinin önünden geciyoruz.

Pigeon Rocks -Güvercin Kayaları
Neden bilmiyorum ama  kanim isiniyor birden sehre... Yıkık dökük binalarin yaninda cok lüks binalar görüyorum, ironisi etkileyici. 'Yasadim, gördüm, geçirdim' diyor sehir bana göz kırparak. Defalarca yıkılmıs, defalarca yeniden yapilmis. Dayanıklılığına, umuduna, yılmayisina hayran kaliyorum...
Bu ilk izlenimim hic degismiyor. Hizimi alamayip ayni sene icinde 4 kere daha gidiyorum :)

Jeita Grotto Mağaraları:
Beyrut şehir merkezine18 km uzaklıkta olan Keserwan şehrinde buluna Jeita Grotto, Nahr-Al Kalb vadisinde bulunan magaralardir. Dünyanin yedi doğal harikasindan biri olan Jeita Grotto'daki mağaralardan biri yukariya dogru tırmanir, digeri ise asaği dogru iner.

Upper Cave 

Lower Cave

Ilk magarayi asma bir asma köprü üzerinde yürüyerek geziyorsunuz. Tünelin sonuna doğru gelirken biraz oksijen seviyesi azaliyor.
Ikinci mağara gercekten olağanüstü.Sandallarla, berrak bir suyun üstünde tur atiyorsunuz.Bu romantik sandal gezisini Lübnanli arkadaşim ve sevgilisiyle yapip, kendimi kemanci gibi hissettiğimi belirtmek isterim :)

Mağaralarin dışında, Tony Farah'in yaptiği 'The Guardian of Time' heykelini görüyoruz.



Mağaralara yürüyerek de cıkabilirsiniz. Fakat biz tren seklindeki araca binmeyi tercih ettik.


Byblos / Jbeil:

Byblos Beyrut'un 38 km kuzeyinde yer alan antik Fenike liman şehridir. UNESCO dünya mirasi listesinde yer alan Byblos'un 7000 yıllık bir tarihi var. Su an hala yaşanmaya devam edilen ilk sehir olduğu da söylenir. 'Bible' (incil) kelimesi de Byblos adından türemiştir.

Byblos, arkeolojik bir limandan, sirin bir çarsidan ve taş binalardan oluşan, hayran olduğum bir kent. Haçlılarin inşa ettiği Byblos Kalesi, St John Kilisesi ve Roma Tiyatrosu görmeniz gerekenler arasinda.
Arapca yazılarin resimde çıkmasını istemiştim fakat WC yazisinin altinda durduğumu biraz gec fark ettim :)
                                                   
Roman theater

2011 yilbasi zamaninda gittiğimde, éCafé Eddé diye bir Fransız restoranina gittik. Etleri gercekten çok lezzetliydi. Filet de Boeuf yemenizi tavsiye ederim.

éCafé Eddé

Beyrut:
Fransiz sömürgesiyken yapılan saat kulesinin bulundugu Nejmeh Meydani ve etrafi genelde turistlerin uğrak noktası. Biz de elimize kahvemizi alıp, söyle bir akşam yürüyüşü yapıyoruz.

Nejmeh Square

Gene şehir merkezinde bulunan Martyr's Meydani da Beyrut'un önemli meydanlarındandır. 19. yüzyılda ismi Place des Canons olan meydan, 1.Dünya savasinda Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılınca bu ismi almıştır.
İç savaşta cok hasar gören meydan, daha sonra yeniden inşa edilmiştir. Hariri suikasitinden sonra yapılan protestolarla da gündeme gelmiştir.

Ashrafieh Beyrut'un en gözde semtlerinden biridir. Ilk gidişimde kaldiğim Hotel Alexandre bu bölgedeydi. (http://www.hotelalexandre.com/home.html). Konum olarak iyi bir otel, odalari yaklasik 100-125 usd.
Ashrafieh'den yürüyerek Gemmayze bölgesine geçilebiliyor. Her gittiğimde muhakkak uğradiğim El Gardel adlı pub da orada. (Gourand Street,Gemmayze)

El Gardel

El Gardel haftanin her günü müzik olan bir arjantin barı. Tango ağırlıklı olmak üzere dans geceleri de düzenliyorlar. Biz en son gittiğimizde salsa gecesiydi, cok keyif aldik.